ALAMUK…
Kıymetli okuyucularım,
Epey bir ara verdim, bu yüzden uzun oldu. Okursanız sevinirim…
Desem ki yazmaya zaman yok;
“Hadi ordan, ne bu havalar. Zaman yoğumuş..”
Deyip, firçanızı atarsınız. Tastamam hakkınız var.
Sanki dünyanın yükü bizde.
Durun; ben de sitem edeyim; 2025 nasıl kasıma dayandı,
Karlar ne ara eridi, zifinler ne zaman çiçek döktü,
Yayla zamanları gelmedi mi yoksa bu sene…
Hiç anlamadım gibi geliyor.
Martta Ramazanla bir başladık,
Sonra Katar, Bayram,
Sonra Tımara Sisdağı açılışı,
Trabzon^da Trabzon Günleri,
Cenazeler, düğünler, araba,yol, uçak….
Allahtan fındık yoktu, bir lüksümüz o oldu!
Anama desem; “nafile işleri baa gonuşma der,”
Bizler has işler ettik diye havalara gireriz..
Bir de baktık ki, Kasımpatına ne kaldı şurada.
Şimdi bir ALAMUK çavdı da, hasbihale yeltendim…
Allah hayreyleye…
****
KERAMET…
STK denince, yaklaşık 35 yılım derim.
İlk on yıldaki heyecanım, ikinci on yıldaki mantık ve enerjim,
Sonrası ve bugün ise tecrübem.
Bu asla kibir değil; başarısızlıklarımın toplamı yani..
Başkalarının da başarısızlıkları dahil.
Buradan hareketle,
STK yöneticilerini yer ile yeksan eden,
Günün sonunda “değer miydi” dedirten iki şey;
HIRS ve KİBİR…
Hele kontrolsüz olanları ise, eyvah ki eyvah…
Zira,
STK, aidiyeti, gönüllülüğü hatta alçak gönüllülüğü temel alır.
Gönül kırarak, hırsla, kin ve nefret söylemleriyle
Popülist yaklaşımlarla
Belki bir süre idare edilir.
Ya sonra?...
Ne yapılır ondan sonra..
Kalablıklar dağılır, alkışlar susar
Hayat gelir geçer, adın sanın unutulur ya da hatırlanmak istenmezse!
35 sene sonra bir de. Maazallah..
Şükür ki, hala gönüllüyüz diyebiliyorsam, hamdolsun hırs ve kibirden uzak,
Tam gönüllü kalma çabamdandır.
Hikaye malum, zamanın birinde bir genç bir kıza sevdalanmış,
Bir türlü yüz bulamayınca herkes yoluna yürümüş,
Delikanlı, yıllar sonra ünlü bir şair olarak şehre gelmiş.
Program sonunda, çıkışta bir çift şairi tebrik etmişler.
Kadın dayanamayıp;
Beyefendi beni tanıdınız mı diye sormuş şaire.
El cevap, tanıyamadım Hanımefendi, afedersiniz.
Nasıl tanımazsın demiş kadın, uğruna şair olduğunuz kadın benim!
Şair, biraz beklemiş;
Hanımefendi, uğrunuza şair olunsaydı, yanınızdaki bey de olurdu,
O keramet, sende değil, bende deyip
Yoluna gitmiş…
STK Yönetici Camiası asla unutmamalı; keramet kendilerinde değil!
Kimse kişiler uğruna buralara gelmiyor.
İnsani duygularının, iyilik duygularının esiri olarak oradalar.
STK dünyasının kerameti;
Gönüllerindeki aidiyetleri,
İyilik dürtüsü ve en mühimi gönüllülüktür…
"Güzelliğin beş para etmez, şu bendeki aşk olmasa demiyor mu Veysel...
Gönlümüzün kırıldığı yerler
İlk terk edeceğimiz yerlerdir.
Bazı şeyleri yapmasak da olur, söylemesek de,
Bazen toplumun iyiliği için bir adım geri durmak da gerekir; bu erdemdir.
Yani dünya başka türlü de yaşanabilir.
Kaş yaparken göz çıkarmak,
Sonra da dönüp zafer naraları atmak
Bu tür STK’cıların iflas günüdür.
Yoksa, çok sandıklar kurulur daha… Merak sandığa ise…
Nacizane TECRÜBELERİM böyle der…
Vesselam…
***
KAHVERENGİ KOKARCA
Adı kahve ile başlıyor diye, öyle keyifli bir hali yok.
Son beş senedir, Doğu Karadeniz’in findık bahçelerine
Gürcistan’dan geldiği söylenen bir böcek dadandı.
İnanılmaz bir hızla üreyik, kürekle atılacak kadar çoklar
Findık doğarken girip çotanağa, felç ediyor.
Düşük rekolte, randımansız ürün,
Bölgenin geçim kaynağına
Ülkemizin stratejik ürününe adeta sabotaj,
Biyolojik saldırı.
Hemen diyeyim mücadele yetersiz,
Umursamaz tavırlar mevcut.
Çözüm önermesi gerekenlerden de,
Çözmekle yükümlü olanlardan da fark edilecek bir eylem yok.
Toplumsal endişeyi körüklemek lazımken
Sadece laf, o da çok cılız.
***
***
BİR MASA İKİ AHMET... TEBRİKLER...
Trabzon’da siyaset zor değil.
Ona ikna oldum. Derin kırılma yok. Canhıraş mücadele de.
Her cenah kendi konfor alanında,
Klişe sözler ve eylemlerle günü kurtarmada.
En verimli siyasi mülahazalar, çay ocaklarında;
Bir spor, bir de siyasetin nabzı buralarda atıyor.
O da tabüreden kalkana kadar!.
Tüm bu sessiz kabullerin içinden,
Hakkını vermemiz gerek bir gelişme oldu;
Trabzon’un merkezinde dümende olan iki Ahmet başkan…
Ahmet Metin Genç ve Ahmet Kaya
Her şeyden önce naif iki insan.
Oturdular bir masanın etrafına, konuşup halleştiler
Kalkıp işlerine baktılar. Helal olsun.
İşin vahim tarafı da şu ki;
Aslında çok normal olması gerekeni,
Abartılmaması gereken davranışları
Mahalle baskılarına kurban etmişiz.
Bizim cenah ne der,
Yukarısı kulağımı çeker mi gibi…
Yersiz korkulara kurban etmişiz
Normali anormalleştiren süreçler nasıl gelişti?
Ne ara bu kadar duvar örüldü?
***
SLOGAN KALKIŞMASI…
“Terörsüz Türkiye” özlemi olmayan yoktur bu ülkede.
Yöntemler tartışılabilir;
Nihayetinde siyaset kurumunun göstereceği tavırla olacak bir iş.
Mutlak doğru kabul edilecek siyaset, politik duruş var demek,
İnsan fıtratına da, reel politiğe de uygun düşmez.
Beni üzen, ürperten şudur;
Terörist başına hiçbir şeyden mesul değilmiş payesi
Ve buradan yürüyen bir güruhun,
Sloganlarla gazi mecliste onu kahramanlaştırması!.
Burada da durmadılar;
Şantajla karışık umut (serbest kalma) hakkı talepleri, gencecik cesetler söylemi…
Siyasetin alanına bodoslama girmekten imtina eden birisi olarak,
Dikkat;
“Şımarıklığın geldiği bu seviye,
Asıl Terörsüz Türkiye istemeyenleri işaret/ifşa eder!”
***
18.10.2025
Hasan KESKİN
Trabzon Aktüel Medya
İmtiyaz Sahibi

















Yorum Yazın
Facebook Yorum